Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Melike Pekel; Kadın futbolu daha samimi

Melike Pekel; Kadın futbolu daha samimi

Almanya’da Bayern Münih gibi dev bir kulüpte yetiştikten sonra Metz formasıyla adım attığı Fransa’da dikkatleri üzerine toplayıp Paris Saint-Germain’e transfer oldu.

Üç yıldır Millî Takımımızın da santrforu olan 23 yaşındaki oyuncu, hem kariyer hikâyesini hem de kadın futbolunun problemlerini TamSaha’ya anlattı. Genç oyuncu, erkek futboluyla kıyaslandığında kadın futbolunun çok daha samimi duygularla oynandığını söylüyor.

Röportaj: Rasim Artagan / TamSaha

Ailen Almanya’ya ne zaman ve nasıl göç etmiş? Aileni bize biraz tanıtır mısın?

Babam 16-17 yaşındayken Kayseri’den Almanya’ya gitmiş. Kayseri’ye gidip gelişlerinde annemle tanışıyorlar ve 23-24 yaşlarında evleniyorlar. Böylece annem de Almanya’ya gidiyor. Annemin ailesinden Almanya’da kimse yok. Babam bir matbaa firmasında çalışıyor. Bir ablam, bir de benden bir yaş küçük erkek kardeşim var.

Ailende senden başka sporla uğraşan kimse var mı?

Erkek kardeşim de iyi futbolcuydu. Ama kolunu dört kez kırınca korktu ve bıraktı. Ablam da iyi futbolcuydu. Beraber futbol oynardık. Başlasa o da iyi futbolcu olurdu. Ama onun okulla arası çok daha iyiydi. O yüzden futbolu tercih etmedi.

Küçük bir kız çocuğuyken futbolcu olma fikri nerden aklına geldi? Sendeki yeteneği kim keşfetti?

6 yaşındayken okulda “Yeni futbolcular arıyoruz” diye bir ilân gördüm. Eve gittim ve ilânı aileme gösterdim. O dönemde mahallemizde sürekli erkeklerle futbol oynuyordum. Futbola hevesim çoktu. Annem, “Tamam, seni götürürüm kızım” dedi. Babam ilk başlarda, “İstersen voleybol ya da basketbola başla” dedi. Ama şimdi ona sorsanız, “Kızım benim sayemde futbolcu oldu” diyor. Ama tabiî hakkını yiyemem. Sonrasında beni çok destekledi. İlk idmanıma annem götürdü. İlk antrenmanda kimde yetenek gördülerse aldılar. Zaten erkek takımıydı. Futbola erkek takımında başladım. 14 yaşına kadar erkek takımında oynadım. Özel bir belgeyle 14 yaşına kadar erkek takımında oynayabiliyorsunuz. Gerçekten iyiyseniz size bu şansı veriyorlar.

Futbolda altyapı eğitimini nasıl aldın? Bayern Münih’te forma giydiğini görüyoruz. Böylesine büyük bir kulübün nasıl bir altyapı sistemi var?

14 yaşını bitirdiğimde erkek takımını bırakmak zorunda kaldım. Sonrasında bir sene aynı kulübün kız takımında oynadım. Ama çok kötüydü. Sıkılıyordum orada oynarken. Sonra bir kupa maçımız oldu. Augsburg’dan bir takım beni gördü ve istedi. Transfer oldum. 17 yaşımda Augsburg’un U17 takımında oynuyordum. Sonra A takıma çıktım ve orada gol kralı oldum. Gol kralı olunca da Bayern Münih’e transfer oldum. Ligde 12 takım vardı. 24 maçta 16 gol atmıştım. Bu başarıdan sonra Bayern Münih beni aldı. Augsburg’da da birkaç şey öğrenmiştim ama temelimin tamamını Bayern Münih’ten aldım. Hayatımı değiştiren takım Bayern Münih oldu. Orada bana neyi, nasıl yapacağımı öğrettiler. Her şeyi çok daha detaylı anlattılar. İdmanlar çok kaliteliydi. Alman disiplini muhteşemdi. Altyapıdan itibaren çok profesyonel çalışıyorlar. Kızlara da öğretiyorlar bunu. Gerçi oradaki kızların hepsi çok profesyonel. 16 yaşında da olsalar hepsi çok iyi. En akıllı futbol nasıl oynanır, bunu gösteriyorlar.

Almanya’da kadın futboluna ilgi nasıl? Türkiye’de bu ilginin çok yüksek olmadığını düşünerek anlamamız için bize ayrıntılı anlatır mısın?

Almanya’da ilgi çok fazla. Alman Millî Takımı’ndaki kızların hepsinin sponsoru var. Orada gerçekten çok fazla yardım var. Kıyafet olsun, kramponlar olsun her şeyleri var. Orada hiç kimse kramponunu kendisi almaz. Ama Türkiye’de maalesef böyle bir şey yok. Herkes kendisi alıyor gördüğüm kadarıyla. Bana da sponsorlar gelmeye başladı. Hangi takım olduğuna bağlı olmakla beraber maça gelen taraftarlar da fazla. Bayern Münih ve Wolfsburg maçlarına çok sayıda futbolsever geliyor. Türkiye’de de aslında ilgi var. Burada oynadığımız millî maçlarda da seyirci sayıları fena değil.

Avrupa’da oynadığınız statlar nasıl?

Tabiî ki Bayern Münih’teyken Allianz Arena’da oynamıyorduk. 1860 Münih’in bir stadı vardı; orada oynuyorduk. Paris’te ise PSG’nin antrenman tesisleri Camp des Loges var. Orada altyapı için yapılan çok güzel bir saha var. Orada oynuyoruz maçlarımızı.

Bayern’den Paris Saint-Germain’e transferin nasıl gerçekleşti?

Çok iyi oyuncu olmama rağmen Bayern benimle kontrat yapmadı. Açıkçası beni sürekli oyaladılar. Bana hep, “Seneye kontrat vereceğiz Melike” diyorlardı. Ama o sene hiç gelmiyordu. Bu durum canımı sıkıyordu. Kış döneminde Metz’den bir teklif aldım. Fransa’da son sıralardı ama yine de gitme kararı aldım. Oraya gidip yüzde 100’ümü verecek ve sonrasına bakacaktım. Ancak Metz’e “Evet” demeden önce Bayern Münih’in antrenörü, “Tekrar düşün. Sana yeni kontrat yapacağız” dedi. Kabul etmedim. Gitmek istediğimi ve beni oyaladıklarını söyledim. Düşünsenize, Metz sonuncu sırada ve puanı bile yok. Ben takıma katıldıktan sonra arka arkaya üç maç kazandık. 11 maçta 8 gol attım. Bu durum tabiî Fransa’da da dikkatleri üzerime çekti.

Sanki bir adım geri atıp daha ileriye sıçrıyorsun.

Evet, kesinlikle böyle oldu. Bazen böyle yapmak zorunda kalırsınız. Şu an hiç pişmanlık duymuyorum. İyi ki de yapmışım. Herkes bunu yapamaz. İki günde karar verdim. Zaman kısıtlıydı. Gitmek zorundaydım. Yoksa bonservis işlemlerim olmayacaktı; oynayamayacaktım. O güne kadar başka bir ülkede yaşamamıştım. Aileme çok bağlı bir insanım. Arkadaşlarımdan çok annemle babamla gezerim. 11 maçta 8 gol attıktan sonra PSG beni istedi ve transferim gerçekleşti.

PSG senin gözünden nasıl bir takım? Orada nasıl bir düzeniniz var?

Tabiî çok farklı bir şey. İnanılmaz bir takım. Soyunma odaları çok güzel. İlk gittiğimde şok geçirdim. Çok profesyoneller. Bayern Münih’te de odalar güzeldi ama altyapıdan geldiğim için kendime ait dolabım bile yoktu. Kendi eşyalarımı çantada taşımak zorunda kalıyordum. PSG’de dolabımın üstünde ismim yazıyordu. Her şeyim hazırdı. Kıyafetlerim, numaralarım her şeyim tamdı. Bunlar insanı gerçekten motive ediyor. Sonra Türk halkının desteğini aldım. Sosyal medyadan Türkler bana destek mesajları çekti. Bunlar beni çok motive ve mutlu etti. PSG’nin nasıl bir dünya olduğuna gelirsek; geldiğinden beri herkes Neymar’a bakıyor. İyi oyuncu evet ama PSG sadece Neymar’dan ibaret değil. Başka oyuncular da var. Yıllardır bu kulübe hizmet eden oyuncular var. Ama taraftar olarak Parisliler şahane… Bayern Münih’te biraz tezahüratın ardından insanlar oturup maç izliyordu. Ama PSG’de öyle değil. Parisliler tıpkı Türkler gibi takımlarını inanılmaz bir coşkuyla destekliyor.

PSG’nin her maçına gidebiliyor musunuz?

Evet gidebiliyoruz. En son Şampiyonlar Ligi’ndeki Real Madrid maçına gittim. O maçta koreografi harikaydı. Atmosfer çok süperdi.  PSG’nin çalışanları, genç oyuncuları, personeli maçları izleyebiliyor. Böyle bir sistem var.

Alman futbol ekolünden sonra Fransa’da nasıl bir kültür vardı? İki ülke arasındaki kadın futbolunun farklarını anlatır mısın?

İki ülke arasında çok büyük fark var. Fransızlar bana göre Türklere benziyor. Duygusallar. Futbolları da farklı. Almanya’da takımlar yüzde 100 kesin pasla oynanmasını ister. Fransa’da ise böyle değil. Bireysel yeteneğini ön plana çıkartabiliyorsun. Fransa’da daha özgün ve özgürsün. Fransa’daki futbol anlayışı bana daha yakın geliyor. Ama disiplinim kesinlikle Alman. Türküm ama Alman disipliniyle yetiştim. Bunu da gösteriyorum gittiğim yerlerde.

U19 Millî Takımımızın oyuncusu Metehan Güçlü de PSG’de forma giyiyor. Onunla tanışıyor musunuz? Kulüpte başka Türk oyuncular da var mı?

Metehan’la tanışıyoruz ve sık sık sohbet etme şansımız da oluyor. Bir kere gelip maçımı izlemişti. Ben de onun maçını izledim. Çok yetenekli bir golcü. Umarım ilerde parlayan yıldız olacaktır. PSG’de sadece ikimiz varız ama başka takımların altyapılarda Türk oyuncular bulunuyor. Nimes’de Umut Bozok var mesela.

Türkiye’de kadın futbolunun sorunları neler sence?

İnsanlar bizim hakkımızda hiçbir şey bilmeden yorumlar yapıyor. Mesela geçen gelişimde Ürdün maçını kaybettik. Herkes, “Biz Türkiye’yiz. Ürdün gibi takıma nasıl kaybederiz?” diyor. Nasıl kaybediyoruz biliyor musunuz? Türk Millî Takımı 8 ay içinde sadece bir kez toplanabiliyor. Hiç birlikte olmamış bir takımdan galibiyet bekleniyor. Bu oyuncuların hiçbiri birbiriyle oynamıyor ki? Çok zor bir durum bu… Ürdün dediğiniz takım 8 ay içinde 5-6 defa kamp yapmış, maçlar oynamış. Arada çok fark var. Uzun süreli ayrılıklardan sonra adapte olabilmek çok zor. Takım olamadan da kazanamıyorsunuz doğal olarak.

Bu durumda tabiî kadın futbolunun gelişmesi de zorlaşıyor. Peki, Türkiye’deki takımlardan teklif aldın mı?

Çok teklif geliyor. Ama öyle bir durum yok. Türkiye’yi küçümsediğimden değil. Bu söylediklerim yanlış da anlaşılmasın. Türk oyuncuların hepsi çok yetenekli. Ama burada kadın futboluna bakış açısı çok farklı.

Peki, Avrupa’daki takımlara buradaki Türk oyuncuları öneriyor musun?

Ben önersem dahi maalesef bakmazlar. Sadece Türkiye’de oynuyorlar diye bakmazlar. Maalesef böyle şeyler var. Mesela Bayern Münih’te oynarken millî takımlara giden oyuncuların kamp programlarını paylaşırlardı. Ancak benimkisini paylaşmazlardı. Çünkü Türkiye’yi maalesef önemsemiyorlar. Ama PSG’de daha çok soruyorlar. “Ne yaptınız, nasıl geçti? Ülkeni ne güzel temsil ediyorsun” diyorlar; ilgileniyorlar. Ama Almanlar ilgilenmiyor. Hiç sormazlardı. Çünkü önemsemiyorlar.

Tabiî burada aldığımız sonuçlar da devreye giriyor sanırım. Avrupa Şampiyonası elemelerinde Almanya 24 puanla grubu lider bitirmiş, biz sadece 4 puan almış ve sonuncu olmuşuz.

Evet, kesinlikle öyle. Maalesef bu durum üzücü.

Türkiye’deki kadın ligini izliyor musun?

Evet, takip ediyorum. Ama Avrupa ile kıyaslarsak seviye oldukça geride maalesef… Her kulüp çok idman yapmıyor. Sanırım en fazla idmanı Beşiktaş yapıyor. Diğer takımlarda işler çok farklı. Kızlar başka şehirlerde okuyup, başka şehirlere futbol oynamaya, idman yapmaya gidiyor. Mesela Kütahya’da okuyor ama İzmir’de oynuyor. Bazen sadece maçtan maça gidebiliyor. Böyle olmaz! İlk yarıdan sonra takımın yorulması çok normal… Ve bu durum eleştirilmemeli. Bu aslında sistemin sorunu… Ligin sponsoru yok. Fransa ve Almanya’da büyük sponsor destekleri var. Almanya’da Kadınlar Ligi’nin sponsoru Allianz. Fransa’da ise erkekler ligiyle aynı… Sponsor olmadan olmuyor maalesef…

Kadınlar futbolunu izlediğim zaman şöyle bir yorum yapıyorum. Kadınlar futbolu daha öz haliyle oynuyor. Yani tekmeye kafa atabiliyor. Ama bugün büyük yıldız oyuncular kendilerini koruyor. Erkekle kadın futbolu arasında sence nasıl farklar var?

Kesinlikle çok doğru bir tespit yapmışsınız. Erkekler daha çok yerde yatıyor. Kadınlar asla yatmaz o kadar. Yere düşse dahi ayağa kalkar, oynar. Gerçekten kadınlar tekmeye kafa atar. En büyük örnek budur… En büyük faulde bile kimse hakeme itiraz etmez. Hakem çalmadıysa ayağa kalkarlar, faul beklemezler. Erkek futbolunda bu durum tam tersi… Erkekler penaltı almak için kendisini yere atar. Kadınlarda bunu göremezsiniz. Penaltı almak için uğraşmazlar. Kadın futbolu daha samimi diyebilirim. Ancak bir eleştirim var kadın futboluna… Kadınlar saha içinde çok konuşuyor. Erkeklerde bu hiç yok. Paris’te bu durumu çok fark ettim. Bir hata yapayım, takım arkadaşlarım demediklerini bırakmıyor. Ne lâflar yiyorum ne lâflar… Bunu Türkiye’de yapsanız herkes küser.

Avrupa’dan gelen kaç oyuncu var şu an Millî Takımımızda?

10 kişiyiz. Bir arkadaşım FC Metz’den geldi. Kendisiyle beraber oynamıştık. Çok iyi bir oyuncu.Teknik heyete söylemiştim. Sonra takip ettiler ve o da Millî Takım’a seçildi.

Biraz da işin maddi boyutuna değinelim. Erkek futbolunda çok büyük paralar dönüyor. Kadın futbolunda durum nasıl?

Kadın futbolunda da büyük kulüplerde büyük para dönüyor. Almanya’da bazı oyuncular ek iş yapıyor. Orada kazanç daha az. Fransa’da ise tam tersi. Oyuncular daha fazla kazanabiliyor. İmkânlar daha yüksek.

Türkiye’de kadın futbolunun yaygınlaşması açısından sence neler yapılmalı?

Öncelikle futbolcular iyi para kazanmalı. İyi para kazansınlar ki hayat derdine düşmesinler. Hele ki okuyan oyuncular için daha zor. Çünkü okul ve futbol bir arada gitmiyor. Benim arkadaşlarım dışardan okumayı tercih ediyor. Kanadalı arkadaşım var, dışardan okuyor ve diploma alabiliyor. Almanya’da da durum böyle. Burada nasıl, hiç bilmiyorum.

Sen eğitim konusunu nasıl hallettin?

Benim mesleğim var. Aslında optikçiyim ben. Almanya’da oynadığımda Bayern Münih bana, “Meslek edin” dedi. Meslek edinmek çok önemli. Diploman varsa ilerisi için çok iyi her şey. Diploman yoksa çok zor.

“Optikçiyim” dedin. Açar mısın biraz?

Göz ölçüyor, gözlük satıyordum. İnsanlara hangi camların daha iyi olduğunu anlatıyordum. Hangi hastalara neler verilir, bunu gösteriyordum. Almanya’da göz doktoruna gidersiniz; bir hastalığınız yoksa göz ölçümünüz alınır, sonra optikçiye yollanırsınız. Optikçi daha detaylı bakar. Camların ayarını ve gözlüğü optikçi yapar. Bu meslek çok iyi bir meslektir. Dört sene çalıştım. Patronum çok iyiydi. Benim için bir dede gibiydi. Bana çok yardımcı oldu. Normalde saat 18.00’e kadar çalışmak zorundaydım. İdmana gitmem için beni 15.00’te bırakırdı. O olmasa buraya gelemezdim gerçekten. Üzerimdeki emeği çoktur.

Şu an Fransa’da sadece futbol mu oynuyorsun?

Evet, sadece futbol oynuyorum. Başka bir şey yapmam yasak.

Peki, kazancından memnun musun? Ailene yardım edebiliyor musun?

Evet, çok memnunum. Maddi karşılığı çok iyi. Aileme de yardım ediyorum.

Ülkemizde futbolla ilgilenen genç kızlarımıza bu yollardan geçen genç bir oyuncu olarak neler söylemek istersin?

Türkiye’de işler biraz zor. İlerde umarım daha iyi olur. Futbola sevgileri varsa başlayabilir, bizim gibi millî oyuncu olabilirler. İleride her şey bambaşka olabilir. Hep devam etsinler ve önlerine baksınlar. Çok iyi bir oyuncu olurlarsa mutlaka birileri görür. Türkiye’den transfer olup da giden yok ama mutlaka olacaktır.

Bildiğin üzere 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı düzenlemek için adayız. Çekiştiğimiz Almanya’da doğup büyüyen bir futbolcu olarak adaylık sürecimizi nasıl değerlendiriyorsun?

Bence Türkiye, EURO 2024’e Almanya’dan daha iyi bir ev sahibi olur. Çünkü insanlarımız daha sıcak. Almanya’da böyle değil. Yabancılar gelsin, Türkler çok iyi karşılar. Yabancılık çekmezler. Yeni yapılan statların hepsi çok iyi. Maçları birlikte izlerler. Tatil zamanına denk geldiği için tarihi yerleri gezebilir, güzelim denizlerimize girebilirler. Muhteşem mutfağımızın tadına bakabilirler. Gurbetteki Türkler için de çok iyi olur. Çünkü zaten tatile geliyorlar; maçları da izlerler. Her gurbetçinin hayalidir Avrupa Şampiyonası’nın Türkiye’de oynanması.

Paris’te nasıl bir hayatın var? Boş zamanlarında neler yaparsın?

Genellikle sabahları idman yapıyorduk ama değişti. Şimdi öğleden sonra da yapıyoruz. Kahvaltı ve öğle yemeğinde kulüpte olmak zorundayız. Önceden sadece öğle yemeğiydi. Şimdi kahvaltıyı da eklediler. Kilolarımıza çok dikkat ettikleri için yemekleri de doktorumuz ayarlıyor. Sadece akşam yemeğini evde yiyorum. Herkesin kendi evi var zaten. Kimse tesislerde kalmıyor. Hepimiz aynı bölgede oturuyoruz. Antrenörüm aynı zamanda komşum. Alışverişe gidince orada da görüyorum.

Maç trafiğiniz nasıl?

Haftada bir maç yapıyoruz. Kupa maçı varsa da yine haftada bir kez oynuyoruz. O hafta lig maçı olmuyor. Öğle yemeklerinden sonra boşsam ya evde uyuyorum ya da arkadaşlarımla Paris’in merkezine gidiyoruz. Yaşadığımız yer çok rahat. Metro ile Eyfel Kulesi’ne 20 dakikada gidebiliyorum.

Futbol haricinde neler yapmaktan hoşlanırsın?

Genelde boyama yapmayı çok seviyorum. Suluboya olur, resim olur. Hat sanatını seviyorum. Yaptığım hatları arkadaşlarıma hediye ederim, onlar da evlerinin duvarlarına asar. Okumayı da çok severim. El işim gelişkindir. El becerim olmasa zaten optikçilik de yapamazdım. Günlük yazarım. Arkadaşlarımla bir evde toplanırız. Bunu çok yapıyoruz. Geçen sefer bana geldiler. Yemek yaptım. En yakınlarıma tabiî… 4-5 kişiydik. Her gün birinde toplanırız. Birlikte maçları izleriz. Kahvaltı yeri araştırır, boş günümüzde birlikte kahvaltıya gideriz.

Futbol bittikten sonra hayatına nasıl yön vermek istiyorsun?

Antrenörlük yapmak isterim. Paris’te bu imkânım var. Ama sadece bir senelik kontratım kaldı. İstersem başlarım ama sadece bir sene kontratım kaldığı için bitiremeyebilirim. Bunun için bekliyorum. Yaşım da daha genç olduğu için çok acele etmiyorum.

Peki, 1 sene sonra ne planlıyorsun? PSG’de devam edecek misin?

Onu hiç bilmiyorum. Kalmak isterim. Paris’i çok sevdiğim ve dilini de öğrendiğim için tercih ederim. Eskiden Fransa ile alâkam yoktu. Aklımın ucundan geçmezdi. Ama bugün dilini bildiğim bir ülkedeyim. Bu yüzden de kalmak isterim.

Kaynak : TFF