Ümit Millî Takımımızın yeni teknik direktörüyle bu ay oynayacakları iki maç öncesinde ekibin durumunu ve hedeflerini konuştuk. Millî maçların coşkuyla kazanılacağını söyleyen genç teknik adam, oyuncu seçimindeki kriterlerini anlatırken, yaz döneminde düzenlenecek Akdeniz Oyunlarıyla ilgili hayalini de TamSaha’ya açıkladı.
Ümit Millî Takımımız, UEFA 2019 Avrupa Şampiyonası finallerine katılmak için zorlu bir grupta mücadelesini sürdürürken ekibin başına teknik direktör olarak Alpay Özalan getirildi. Yolun yarısındaki Ümit Millî Takımımız, oynadığı beş maçta elde ettiği beş puanla çok da parlak bir konumda bulunmuyor. Dolayısıyla yeni teknik direktör Alpay Özalan’ı da oldukça zorlu bir sınav bekliyor. Teknik direktörlük kariyerine yeni başlamış olsa da futbolculuk geçmişi önemli başarılarla dolu olan, gerçek anlamda “uluslararası” bir isim Alpay Özalan. 29 Mayıs 1973’te İzmir’de doğan Özalan, TKİ Soma Linyitspor’da başlayan futbolculuk kariyerini Altay, Beşiktaş, Siirtspor, Fenerbahçe, İngiltere’nin Aston Villa, Güney Kore’nin Incheon United, Japonya’nın Urawa Red Diamonds ve Almanya’nın Köln takımlarında sürdürdü.
Alpay Özalan’ı Riva’daki çalışma odasında antrenör Muzaffer Bilazer ve analist Okan Aydıner’le hummalı bir çalışmanın içinde buluyorum. Kaleci antrenörü Emrah Karakovan ise Genç Millî Takımlarla dış görevde… Özalan ve ekibi bir yandan ilk rakipleri İsveç’i ama daha fazlasıyla da kendi takımlarını izleyerek notlar çıkartıyor, eksikleri belirlemeye çalışıyor.
Kafamdaki soruları yöneltmek için bu yoğun çalışmanın arasına giriyor ve Özalan’la sohbetimize başlıyoruz.
Duyguları yükseltmek gerek
Ümit Millî Takım’ın bir adım sonrasının A Millî Takım olduğunu hatırlatarak başlıyor Özalan konuşmaya ve “Bu takımın oyuncusu olmak çok önemli. Uluslararası maç tecrübesi burada kazanılıyor. Bizim amacımız iyi oyuncular bulup onları A Millî Takım düzeyinde yetiştirmek ve oraya taşıyabilmek. Tabiî bunu yaparken de resmi maçlarımızda iyi sonuçlar alabilmek. Çünkü sonuçta ülkemizi temsil ediyoruz ve hangi kategoride olursak olalım sonuç anlamında da başarı elde etmek zorundayız” diyor.
1993 yılında Akdeniz Oyunları’nda şampiyon olan kadronun 2002 Dünya Kupası’nda üçüncü olan kadronun nüvesini teşkil ettiğinin altını çizen Alpay Özalan sözlerine, “Arada 10 yıla yakın bir süre var. Demek o yılda temeller iyi atılmış, başarıya giden taşlar güzel döşenmiş. Buraya geldikten sonra oyunculardan üzerine basa basa isteyeceğim tek şey var, Millî Takım’ı kulüp takımlarının üzerinde görmeleri gerekiyor. Millî Takım bir oyuncunun ulaşabileceği en üst mertebedir ve oyuncular da mutlaka bunun farkında olmalı. Oyuncuların buraya isteyerek, koşarak gelmesi ve o coşkuyu yaşaması gerekiyor. Biz de futbolculuk dönemimizde çok önemli derbiler oynadık ama gözümüz kulağımız her zaman Millî Takımlardaydı. O coşku ve heyecanı hiçbir zaman kaybetmedik. Ben Ümit Millî Takım’da bu konuda bir eksilme görüyorum ve bu duyguları yükselttiğimiz takdirde başarılı olacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullanıyor.
Oyuncu-hoca iletişimi çok önemli
Futbolculuk kariyeri başarılarla dolu olan Özalan’ın teknik adamlık portföyünde ise son 1 yılda yaşadığı Eskişehirspor ve Samsunspor tecrübeleri bulunuyor. Bu durum bir eksikliğe yol açar mı diye merak ettiğimde Alpay Hocadan şu cevabı alıyorum:
“Oyunculukta kazandığım tecrübe oldukça farklı ve pek çok oyuncuda da yok. Hem Türkiye’de hem de yurt dışında çok kaliteli teknik adamlarla çalıştım. İngiltere’de çalıştığım hoca İngiltere Millî Takımı’nın da teknik direktörlüğünü yapmış olan Graham Taylor’dı. Orada David O’Leary ile de çalıştım. 1974’de Dünya Kupası’nı kazanan Alman Millî Takımı’nın önemli oyuncularından Wolfgang Overath, Köln’de başkanlığımı yaptı. Dünyanın farklı yerlerinde edindiğim bu tecrübeleri şimdi genç oyuncularla paylaşmak istiyorum. Futbolun teknik ve taktiğine bakacak olursak dünyanın her yerinde üç aşağı, beş yukarı aynı şeyler uygulanıyor. Ben farkı belirleyenin iletişim olduğunu düşünüyorum. Özellikle oyuncularla teknik adamlar arasındaki iletişim. Ümit Millî Takım’daki görevimde iletişim konusunun üzerine çok fazla düşeceğim. Eğer oyuncunuzdan iyi performans almak istiyorsanız ona güvendiğinizi göstermeniz ve onun da size güvenmesini sağlamanız şart. Tabiî ki futbol günden güne çabuklaşıyor, kuvvetleniyor, oyuncu da hem mental hem de fiziksel anlamda çabuk ve kuvvetli olmak zorunda. İşin antrenman boyutunu eksiksiz yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın ama benim asıl üzerinde duracağım şey mental boyut olacak. Biz Türk milleti olarak çok yetenekliyiz ama bu yeteneğimizi sahaya yansıtmakta sıkıntılar çekiyoruz. Oyuncu-hoca iletişimindeki hafif aralığı kapattığımız zaman çok daha iyi yerlere geleceğimize inanıyorum. Tabiî ki antrenman, tabiî ki taktik, tabiî ki maç kondisyonu ama hepsinden önemlisi iletişim ve moral değerlerin yükseltilmesi olacak.”
Heyecanımı oyunculara geçireceğim
İşbaşı yaptığı günden bu yana neler yaptıklarını ve gelecekle ilgili planlamalarını soruyorum Alpay Özalan’a… Yeni bir yapılanmaya gittiklerini, iyi bir teknik ve idari ekip kurduklarını, A Millî Takım Teknik Direktörü Mircea Lucescu ile de her gün görüş alışverişinde bulunduklarını söyleyerek giriyor söze ve devamını şöyle getiriyor:
“Oyuncularımızın maç eksiklerini nasıl kapatabileceğimizi konuşuyoruz. Yurt dışındaki oyuncularla çok sıkı iletişim halindeyiz. Marsilya’da 1998 doğumlu sonradan oyuna girip süre alan Yusuf Sarı’yı ülkemize kazandırmak için çaba harcıyoruz. Hem kendisi hem de ailesiyle iletişim halindeyiz. Sol ayaklı, her iki kanatta da oynayabilen, çok yetenekli bir oyuncu. Türk vatandaşlığı meselesini hallettik. Fransa’ya gidip hem kendisi hem de ilesiyle birebir iletişime geçeceğim. Onlara Millî Takımımızın atmosferini anlatacağım. Türkiye’deki oyuncularımızla da bu anlamdaki irtibatımız süreklilik arz ediyor. Her hafta maçları izliyor ve sonrasında soyunma odasına inip oyuncularımızla görüşüyorum. Bu sohbetlerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kendi heyecanımı onlara da geçirmek istiyorum. Kamptan kampa temas kurmak yerine onlara her zaman Millî Takım oyuncusu olduklarını hissettirecek bir faaliyetin içinde olacağız.”
Anadolu’da oynamak istiyoruz
Ümit Millî Takımımızın önünde Avrupa Şampiyonası elemelerinde oynayacağı beş maç bulunuyor. Bu maçların ikisi bu ay içinde İsveç ve Malta ile oynanacak. Özalan’a hem bu maçlar hem de sonrasındaki üç müsabakayla ilgili görüşlerini soruyorum:
“İşimiz zor ama zoru başarmak da bizim milletimize has bir şey. Ben buna inanıyorum. Oyuncularım da inanıyor. Beş maçımızı da kazanmamız gerekiyor. Bunu başarabilecek güçteyiz. Kalan son beş maçımızın üçü içerde, ikisi dışarda. İsveç’le Alanya’da oynayacağız. Diğer maçlarımızı da Anadolu’da oynatmaktan yanayım. Bizim seyirciye ve saha içinde motivasyona ihtiyacımız var. İstanbul’da futbola doyulduğunu düşünüyorum.
Ümit Millî Takımımızın başarıya ihtiyacı var ve biz başarılı olmayı gerçekten çok isteyen, çok arzulayan oyuncularla yolumuza devam edeceğiz. Oyuncunun şunun farkında olması gerekiyor. Başarılı olduğu takdirde hem kendisi hem kulübü hem de Millî Takımlarımız kârlı çıkacak. Benim istediğim birinci şey, oyuncunun Millî Takımı her şeyin üzerinde görmesi. Bu konuda biraz geride kaldığımızı, oyuncuların önceliği kulüplere verdiğini görüyorum. Bu eksikliği mutlaka gidereceğiz.”
Bir ilki gerçekleştirmek…
Ümit Millî Takım’ın uluslararası tecrübe kazanmak açısından önemli bir basamak olduğunu söyleyen Alpay Özalan’a bu tecrübenin nasıl artırılacağını sorduğumuzda çok sayıda maç oynamaktan söz ediyor. 2018 yılının Ümit Millî Takımımız açısından önemi de bu cevapta ortaya çıkıyor:
“Mayıs ayında Fransa’da dünyanın en köklü organizasyonlarından birisi olan Toulon Turnuvası var ve 6 yıl aradan sonra bu turnuvaya katılacağız. 26 Mayıs-9 Haziran arasında düzenlenecek turnuvaya 12 takım katılıyor. Şu ana kadar katılması kesinleşen takımlar ev sahibi Fransa’nın yanı sıra Kanada, Çin, Fransa, İngiltere, Japonya, Portekiz, Güney Kore, Togo ve biziz. Olabildiğince fazla maç yapmamız gerekiyor. İyi bir ekip kurmak ve A Millî Takım’a çok sayıda oyuncu taşımak istiyorsak, elimizdeki oyunculara uluslararası arenada çok sayıda maçla tecrübe kazandırmamız gerekiyor.
Daha da güzel bir şey var. Temmuz’da İspanya’da düzenlenecek Akdeniz Oyunları’na katılacağız. Oyunlarda bugüne kadar tek altın madalyayı 1993’te kazandık ve ben de o şampiyon takımın oyuncusuydum. O şampiyonluğun üzerinden 25 yıl geçmiş durumda. İspanya’dan şampiyonlukla dönerek oyunculuktan sonra teknik direktör olarak da bu başarıyı kazanmak istiyorum. Tabiî benim kişisel hedefimden daha önemlisi ülkemize bir altın madalya kazandırmak. Avrupa Şampiyonası elemeleri, Toulon Turnuvası ve Akdeniz Oyunları’yla önümüzde çok zorlu ve bir o kadar da heyecanlı bir süreç bulunuyor. Ama bu süreci başarıyla geçmemizin hem ülkemize hem de oyuncularımıza çok olumlu yansımaları olacaktır.”
İstiklal Marşı öyle okunur
Alpay Özalan’dan futbolculuk dönemindeki kampları ve millî maç atmosferini hatırlatmasını istiyoruz. O da bizi eski günlere götürüyor:
“Biz Millî Takım’la 14-15 gün kampa gidip kulüplerimize döndüğümüz gün yine Millî Takım’ı özlemeye başlar, önümüzdeki kampı iple çekerdik. Arkadaşlık ortamımız o kadar iyi, Millî Takım’da oynama arzumuz ve isteğimiz o kadar güçlüydü. Ben Millî Takım’da teknik, taktik ve sistemden önce coşkunun gelmesi gerektiğine inanıyorum. Millî maç coşkuyla oynayarak kazanılır. O coşkuyu sahada yaşayacak oyuncu benimle olacak. Amacım hem ülkemi prestij olarak başarıya ulaştırmak hem de yukarıya oyuncu taşımak. Herkes millî maçlarda İstiklal Marşımızı nasıl okuduğumu izlesin. O marşın öyle okunması gerekir. O duyguyu hissetmeniz gerekir. Bunu oyunculara tekrar kazandıracağız. Şöyle bir avantajım olduğunu düşünüyorum; biz başarılarla dolu bir tarihe sahip jenerasyonun parçasıyız. Oyuncularıma bunları kolaylıkla anlatabilirim. Çünkü hepsi yaşanmış olaylar. Yani hayal satmayacağım. Bu konunun üzerine çok fazla düşeceğim. Oyuncular şunu bilsin; benim için Süper Lig kulübüyle 3. Lig kulübü oyuncusunun arasında bir fark yok. Yeter ki oyuncu o mücadeleyi versin, bizim coşkumuzun bir parçası olsun.”
Hollanda’yı yenemedik diye kavga çıktı!
“Bakın size bir örnek vereyim. 1998 Dünya Kupası elemelerinde Hollanda’yı Bursa’da 1-0 yenmiş, Hollanda’daki maçta ise golsüz berabere kalmıştık. 0-0’lık maçın ardından soyunma odasında ‘Hollanda’yı niye yenemedik?’ diye oyuncular arasında kavga çıkmıştı. Üstelik bugünkü Hollanda takımından iki-üç oyuncuyu zor sayarsınız ama o günkü Hollanda takımında van der Sar, Reizeger, Stam, Frank de Boer, Numan, Cocu, Winter, Bergkamp, Kluivert, Seedorf, van Bronckhorst, Bogarde, Overmars, Van Hooijdonk gibi isimleri bir çırpıda akla gelen dünya çapındaki oyuncular forma giyiyordu. Biz böyle bir takımı Amsterdam’da yenemediğimiz için soyunma odasında birbirimize girecektik. İşte biz bu sayede Avrupa Şampiyonası, Dünya Kupası finallerine gittik. 2000’de çeyrek final oynadık, 2002’de dünya üçüncüsü olduk. Şimdi yeniden o havayı yakalamamız gerekiyor. Oyunculara da bu örneği mutlaka anlatacağım. Onların içindeki ruhu mutlaka dışarı çıkarmamız ve sahaya yansıtmamız gerekiyor. Oyuncular burayı kariyerlerinin en önemli basamağı olarak görmeli ve buraya ayaklarını sağlam basıp A Millî Takım’a yükselmeli. Zaten ondan sonra futboldan bekledikleri her şey de arkalarından gelecektir.”
Ümit Millî Takım’ın oyuncu kadrosuna baktığımızda ya yurt dışından ya da alt liglerden gelen oyuncuları görüyoruz. Süper Lig kulüplerinden gelen oyuncular ise genellikle A takımlarında süre bulamayan isimler. Bu ciddi problem konusunda ne düşündüğünü ve çözüm yolunu nerede gördüğünü soruyorum Alpay Özalan’a…
“Dediğiniz gibi en büyük problemimiz bu. Oyuncu için önemli şeylerden birisi maç kondisyonu. Bu da ancak oynayarak kazanılır” sözleriyle başladıktan sonra şöyle cevap veriyor: “Kulüp takımlarımıza baktığımızda 21 yaş altında oynayan oyuncu bulabilmek kolay değil. Ama araştırdığımız zaman çok oyuncu bulacağımıza inanıyorum. Avrupa’yı didik didik ediyoruz. İletişime geçtiğimiz ve Millî Takımlara kazandırmak için çaba harcadığımız oyuncular var. Bunların üzerine çok düşeceğiz. U19’da çok iyi bir kadromuz var. Oradaki oyuncuların olabildiğince fire vermeden Ümit Millî Takımımıza çıkmasını sağlamak istiyoruz. Sadece Süper Lig’i değil, 3. Lig’e kadar bütün liglerimizi didik didik edeceğiz. Ekiplerimiz bütün maçları izliyor. Şu kısa zamanda bile oyuncu portföyü açısından yol aldığımızı düşünüyorum.”
Büyüklerimize ve ülkemize borcumuz var
Türkiye, EURO 2024 adayı ve Almanya ile giriştiğimiz bu yarışı kazanabilmek için herkes üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Alpay Özalan’a adaylığımızı ve bu süreçte Ümit Millî Takım ekibi olarak üzerlerine ne düştüğü sorusunu yöneltiyorum… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın futbola olan sevgisi ve özel ilgisi sayesinde harika statlar yapıldığını, TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in de Türk futbolu için çok önemli bir değer olduğunu ve Süper Lig’deki bir takıma gösterdiği ilgiyi bir 3. Lig takımına da aynı şekilde gösterdiğini anlattıktan sonra, şunları söylüyor:
“Statlarımız mükemmel. Rakibimiz Almanya’ya oranla teknolojisini daha yüksek ve yeni statlara sahibiz. Cumhurbaşkanımızın özel ilgisi sayesinde futbola çok büyük yatırımlar yapıldı. Bu harika statlardaki tek eksik başarı. Kendimi futbolcuların yerine koyuyorum ve böyle güzel statlarda başarıya ulaşamamanın ayıp olacağını düşünüyorum. Bize bu kadar özen gösteren büyüklerimize ve ülkemize borcumuzu da başarıyla ödemek zorundayız.”
90 kez giydiği A Millî Takım formasıyla EURO 1996 ve EURO 2000 finallerine katılan, 2002 Dünya Kupası’nda ise üçüncülük gururunu yaşayan oyunculardan birisi olan Alpay Özalan için şimdi başında bulunduğu Ümit Millî Takım da özel bir anlam taşıyor. Ay-yıldızlı formayla ilk defa 1992 yılında ve Ümit Millî Takım seviyesinde tanışan Özalan, 1993 yılında Fransa’da düzenlenen Akdeniz Oyunları’nda da aynı takımla altın madalyayı boynuna takmıştı. Aradan 25 yıl geçtikten sonra Ümit Millî Takım’ın başına geçen Özalan’ı sadece Avrupa Şampiyonası değil, aynı zamanda bu yaz İspanya’nın ev sahipliği yapacağı Akdeniz Oyunları sınavı da bekliyor.
Röportaj: Mazlum Uluç / TamSaha
TFF